Hikayemizin başkahramanı 18 yaşında Ayhan Selvi, Gaziantep'te doğmuş büyümüş genç bir delikanlıdır. Kendisi zeki, çevik, el becerisi iyi ama bir o kadar da içekapanık birisidir. Boş günlerinde babasının eskiden çalıştığı Antep fıstığı tarlasında Antep fıstığı toplamaktadır. Buradan kazandığı para ile hayali olan Güzel Sanatlar Fakültesi için para biriktirmektedir girmek istediği üniversite Antalya'daki Akdeniz üniversitedir. Fakat annesini bırakacağı ve başka bir şehre okumaya gideceği için yalnız kalacağından korkuyordur çünkü kendisinin yalnızlık korkusu vardır. Korkusunun kaynağı ise çocuk yaşta alkollü bir sürücü tarafından trafik kazası sonucu babasını ve kardeşini kaybetmesidir. Hikayemizin başkahramanı sosyal medyada paylaştığı çalışmaları doğrultusunda bir üniversite tarafından kendisi tarafına olumlu bir mail gelir. Bu mailde üniversitenin onun çalışmalarını ne kadar çok beğendiğini ve gelip bu fakültede kendisini daha çok geliştirebileceğini söylerler. Bu maili okuduğunda gözlerine inanamaz, elindeki Antep fıstıklarını yere düşürür ve iki farklı duygu içerisinde kalır. Bir tarafta kendi hayalini gerçekleştirebilir bir yanda ise kendi içe kapanıklığını ve yalnızlık korkusunu karşısına alır. Annesinden de uzak kalacağı için çok korkuyordur. Annesi Emine'den görüş almak için yola koyulur.
Annesi mutfakta Gaziantep baklavası yaparken bir yanda radyo dinliyordur. Ayhan sevinçli bir şekilde eve girer ve annesiyle bu haberi paylaşır. Emine bu haber karşısında gözünden akan gözyaşlarıyla birlikte oğlunun çenesinden tutup kaldırır ve iki yanağından öperek ''Aslan oğlum!!'' benim diye sevinç naraları atar. Ve ona bakıp gururlu bir şekilde ''Gideceksin değil mi?'' diye sorar. Oğlu da annesinin bu sevinci karşısında dona kalır ve korkusunu anlatamaz. ''Gideceğim anneciğim'' diyerek ona sımsıkı sarılır. Ev sahibi Safiye Hanım o an kapıyı çalar, kira zamanı gelmiştir. Kirayı ödeyecek durumları pek yoktur. Emine hanım vereceği nakit parası olmadığı kocasından yadigar yüzüğünü parmağından çıkarıp ev sahibine uzatarak parasını bir hafta içerisinde getireceğini söyleyerek rehin bırakır. Safiye hanım isteksiz bir şekilde onay vererek bir daha böyle geciktirmemesi için onu sert bir dille uyarır ve evden ayrılır. Annesiyle baş başa kalan Ayhan, ''benim yarın gitmem gerekiyor hazırlanmam lazım'' diyerek odasına gider.
Sabahın ilk ışıklarıyla Ayhan mutlu bir şekilde uyanır. Annesiyle vedalaştıktan sonra Gaziantep Havalimanı'na doğru yola koyulur. Lakin, başına geleceklerden habersizdi. Havalimanına gelir saatine bakar ve uçağının kalkmasına daha 2 saat vardır. Lavaboya giderken bir patlama sesi duyar silahlı bir çatışmanın ortasında kalmıştır. Oradan uzaklaşmaya ve tabanları yağlamaya karar verir. Tam koştuğu sırada birisi ona ''Dur!!'' diye bağırır. Ayhan o anki panikle ne yapacağını bilemez ve koşmaya devam eder. Sonrasında gözlerini daha önce hiç olmadığı bir yerde açar ve etrafa bakar. Kimseyi göremeyen Ayhan ne olduğunu anlamaya çalışır. Ve en büyük korkusu olan yalnızlıkla artık baş başa kalmıştır.